Gönül Işık
“Kaktüsler Susuz da Yaşar”, 12 Eylül dönemini Mamak Cezaevi’nde karşılayan kadınların hikayelerinden oluşuyor. Yıllar sonra bizleri buluşturan ve birleştiren “Ankara Devrimci 78’liler Derneği’nin 26 Yıl Sonra Sahibini Arayan Mektuplar Sergisi” oldu. En gencimiz bile 50’sine merdiven dayamıştı. Yıllar sonra buluşmanın heyecanı ve coşkusuyla kucaklaştık birbirimizle… Kısa sürede bir yazışma grubu oluşturduk. Grubumuzun adı Mamaklı Kadınlar idi.
120 kadın oluverdik. Önceleri birbirini bulmanın sevinci ve heyecanı ile yazıştık. Bir süre sonra da yıllar önce yaşadıklarımızı o günkü ve bugünkü duygu ve düşüncelerimizi gruba yazsak, paylaşsak sağaltıcı olmaz mı hepimiz için dedik ve yazmaya başladık. Çok iyi geldi bu paylaşım ve dostluk birbirimize… Bir süre sonra da kitap çalışmasına başladık.
“Kabuk tutan yaraların yeniden deşilmesi kolay olmadı. Ama birbirimizi cesaretlendirip, anılarımızı yazıp paylaşmaya devam ettik. Bu sımsıcak, samimi ve dürüst ilişki hepimize çok iyi gelmişti. Sağaltmıştı bizi… Tıpkı Mamak’taki gibi… Ve bu zorlu çalışmayı da her şeye rağmen başarıyla tamamladık. Bunca emeği heba etmedik. Ve okuyucu ile buLuşturabildik kitabımızı…” “Kaktüsler Susuz da Yaşar”da, Mamaklı kadınlar her biri kendi duygu ve düşünce süzgecinden geçirerek, aradan geçen 31 yıla karşın hafızalarına kazınmış anılarını dile getiriyor.
Kitabımızın adını da annelerimizden biri olan Ersin Öztoklu’nun mektubundan esinlenerek koyduk. Açlık grevi yaptığımız dönemde, artık şekerli su ve tuzumuzu idare vermemeye başlamıştı, Ersin Teyze bize destek olmak için kızına “Kaktüsler susuz da yaşar “ diye yazmıştı mektubunda.
12 Eylül askeri darbesinin icraatları Mamak’ta, 28 Ağustos 1980’de başlar. Mamak Cezaevi’nde bulunan kadın ve erkek mahkumlar alışılmışın dışında şiddete maruz kalırlar. Artık her tutuklu kadın veya erkek fark etmez, askerdir, komutanlarının tüm emirlerine uymak zorundadırlar. Bunlar arasında İstiklal Marşı’nın okunması, askerlerin söylediği “Her Türk asker doğar” gibi nidalarla yürünmesi, sayım yapıldığında sondaki kişinin “sondur komutanım” demesinin istenmesi olağan kurallardan olmuştu… “Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi’ndeyken bir güvercin ürkekliğindeydik önceleri… Ürktük, çekindik, korktuk, kaygılandık ve de suskun kaldık. Anlamaya çalıştık. Sonra toparlandık. İnsanlığımızı, kişiliğimizi, devrimci değerlerimizi savunmak üzere güçlerimizi birleştirdik. Suya atılan taş misali başladı bu başkaldırı… Önce küçük bir halka, sonra giderek büyüyen, çoğalan ve tüm suya yayılan halkalar gibi… Orada büyüdük… Orada tanıdık kendimizi ve birbirimizi… İnsanı, insanlığı, dostluğu ve dayanışmayı… Sevmenin gerçekten ne demek olduğunu… Ve de birbirimizi farklılıklarımızla sevmeyi… Sırt sırta, omuz omuza vermeyi… Konuşmadan, sessiz yüreklerin sesiyle iletişim kurabilmeyi… Sevgilerimiz büyüdükçe, dayanışmamız güçlendikçe, zulmün küçüldüğüne tanık olduk. Ölüm hücresinde, tabutlukta ya da bir başına tecritlerde, kafeslerde iken bile dostlukların, yoldaşlıkların sıcaklığı ısıttı üşüyen bedenlerimizi, yüreklerimizi… Bir de içimizi en çok acıtanın, kendi acımızdan çok, dostlarımızın acısına tanıklık etmek olduğunu öğrendik orada…
31 yıl sonra, kitabın basımı aşamasında, 2011 Ağustos’ta, buluştuk “Mamak direnişimizin sessiz ama yürekli kahramanlarından” asker “Küçümen”le. Anısı, “Benim Askerlik Arkadaşlarım Sizlerdiniz” başlığıyla yayınlandı kitabın sonunda…
“Demirel’e oy veren bir ailedendim. Mamak’ta 15 ay askerlik yaptım. İlk iki ay subaylar bizi çok korkuttular. Tutuklulara yaklaşamıyorduk. Onlarla göz göze gelmeyeceksiniz, konuşmayacaksınız ve onları ‘Lan’ diye çağıracaksınız diyorlardı. Bu iki aydan sonra insanlık dışı baskılara karşı kızların direnişlerine tanık oldum ve etkilendim. Kimi erkekler bile beş altı copla bas bas bağırıyordu ama kızlara kırk elli cop vuruluyordu, sesleri çıkmıyordu. … Kızlara güvendiğim kadar asker arkadaşlara güvenmiyordum. Bu nedenle de hiç asker arkadaşım olmadı.”
“O yıllardan bu yıllara hep aklımdaydınız. … Benim askerlik arkadaşlarım sizlerdiniz. 51 yaşındayım. Bugün o yıllarda sizin için yaptıklarımı yapacak cesareti gösterebilir miyim diye düşündüğümde “Evet, daha da fazlasını yaparım” diyorum. Şimdi sizleri yakından da tanıyorum. Artık dünyanın her yanında bir sürü kız kardeşim var.” “Bilin istedik yaşadıklarımızı… Öğrenin istedik Mamak Kadınlar Koğuşu’nun mücadelesini ve direngenliğini… Kadınların, 12 Eylül askeri faşist cuntasının Mamak Cezaevi İdaresi’ne karşı mücadelesini, nelere rağmen ve nasıl birlikte ördüğünü; Görün istedik gözlerimizdeki pırıltıyı, duyun istedik türkülerimizi ve marşlarımızı… 31 yıl önce yaşadıklarımızla tarihe dair anılarımızı kitaplaştırarak yazılı tarihe küçük de olsa bir not düşmek ve sonraki kuşaklara taşımak istedik bu deneyimimizi…” Bizler, her şeye rağmen ve hâlâ tüm insanların özgür ve eşit olabileceği bir başka dünyanın hem gerekli, hem de mümkün olduğu umudu ve inancı içindeyiz. Dayanışmanın, birlikte mücadelenin, direngenliğin, zorlu bir mücadeleden başarıyla çıkmanın coşkusunu; acılar, hüzünler kadar kahkahaları da duyumsayacağınız bir kitap oldu kitabımız…
Kaktüsler Susuz Da Yaşar
Dipnot yayınevi