Her gün Türkiye’de çözüm sürecinin devam ettiğini hükümet yetkililerinden dinliyoruz. Her gün Suriye ve Irak’ta ve Türkiye’nin güney sınırlarında süren savaşı, IŞİD’in binlerce insanı katlettiğini, yerinden ettiğini izliyoruz. TBMM’de tezkere onaylandı. ABD’nin başını çektiği koalisyonun IŞİD’e karşı saldırı başlattığını, bombaların atıldığını medyadan takip ediyoruz. Ne var ki, Türkiye’nin bir bölümünde ve karşı sınırı Kobanê’de olanlardan yeterince haberdar değiliz.
Kaygılıyız!
Ortadoğu’da kadınları kıskaca alan, yaşam alanlarını gitgide daraltan, yok sayan, katleden İslamcı hareketlerin/rejimlerin karşısında katılımcı demokrasiyi, kadınların özgürlük mücadelesini kendisine temel almış olan Kobanê’nin durumu karşısında kaygılıyız. Yaşananlar sınırın öte yakasında, bize uzak, bizden olmayanların kavgası değil.
Kobanê IŞİD saldırısı altında. 15 Eylül’den beri birçok kesimden, muhalif gruplardan, yabancı örgütlerden insanlar sınıra desteğe gidiyor. Kobanê’den Türkiye’ye geçenlerin savaş sebebiyle geri döndüklerini, Türkiye’den yüzlerce insanın savaşmak için sınırı geçmeye çalıştıklarını, Türkiye devletinin sınırda nöbet tutan veya sınırı geçmeye çalışan insanlara gaz bombaları attığını bu vesilelerle öğrenebiliyoruz.
3 Ekim gecesi Barış İçin Kadın Girişimi’nin (BİKG) çağrısıyla İstanbul’dan kadınlar sınıra gitmek üzere yola çıktılar. BİKG’den, feminist, sosyalist, anarşist gruplardan, Kürt hareketinden, demokratik kitle örgütleri ve sendikalardan kadınlar sınır nöbetine katılmaya; IŞİD militanları ve mühimmat geçişine engel olmaya, “tampon bölge planı” adı altında köylerin boşaltılmasına karşı çıkmaya, gıda ve eşya desteğinde bulunmaya ve en önemlisi bölge halkı ve iki misli tehdit altında olan kadınlarla dayanışmaya gittiler.
4 Ekim günü Suruç’ta Özel Harekat tarafından yolları kesildi ancak kadınlar sınır köylerine ulaşabildiler. 4 Ekim gecesi IŞİD’den kaçarken Türk jandarmasının gazlı müdahalesine maruz kalan, hayatını kaybeden ve yaralanan insanlara tanık oldular. Tüm gece ve gündüz işittikleri top tüfek sesleri arasında 5 Ekim’de biri sadece kadınlarla olmak üzere iki kere insan zinciri yaptılar, köy halkıyla görüşmelerde bulundular, eşya tasnifi yaptılar ve Kobanê’den gelenlerle görüştüler.
Bu ziyaretlerin en önemli yanlarından biri, bölgede yaşananların Türkiye kamuoyuna doğrudan tanıklar aracılığıyla aktarılması ve toplumsal düzeyde bilinir kılınmasıdır. Savaş ancak toplumsal anlamda karşı çıkıldıkça bitirilebileceği gibi barış da ancak toplumsal olarak kabul gördüğü ölçüde gerçekleşebilir.
Arkadaşlarımız bize IŞİD’in Kobanê’yi tepelere konuşlanmış şekilde gözlediğini, ABD bombalamalarının esastan bir sonucu olmadığını, Türkiye hükümetinin bugün de açıkladığı gibi “Kobanê’nin yanındayız” demesine rağmen somut hiçbir adım atmadığını, aksine sınırda nöbete katılan veya IŞİD’den kaçanlara yardım etmeye çalışanlara gaz bombalarıyla karşılık verdiğini aktarıyorlar.
Diğer yandan sınırdan hâlâ Türkiye’ye geçenler var. Malzeme ve hijyen açısından büyük yokluğun yaşandığı bu bölgede kadınlar, savaştan erkeklerden iki misli fazla zarar görüyor. 10 yaşında kız çocukları kardeşlerine baktıkları için adeta anne oldular! Kadınlar için yeterli kıyafet, duş veya hijyen ve sağlık için gerekli düzenlemeler yok. Üstelik, valilik talimatı ile sınıra en yakın köylerden başlanarak “güvenlik” veya “havan topu düşebilir” gibi gerekçelerle köylülere herhangi bir yer göstermeksizin gazla, panzerle köyler boşaltılıyor. Dolayısıyla ne bölge halkının ne de desteğe gidenlerin kendilerinden başka herhangi bir güvencesi var.
Bu gece de olası polis müdahalesine karşı Bexte Köyü’nde nöbette olacaklar. Birkaç kilometre ötede IŞİD’in dumanları ile sınırda devletin gaz bombaları birbirine karışmış durumda. Köylüler köylerine geri dönmeye çalışıyor. Dewşan gibi geri yerleşilen köyler var; dayanışmaya giden arkadaşlarımız onları yalnız bırakmıyor, insanlar direniyor.
Türkiye’nin Suruç sınırında ve Kobanê’de yaşananlar “çözüm süreci”ni açıktan tehlikeye atıyor. Ne Türkiye sınırı içerisindeki halkların güvencesi var, ne de Türkiye devleti Kobanê ile dayanışıyor. Ancak Kobanê’de ve Türkiye’de YPG, YPJ ve halk direniyor. Her gün Rojava’da kadınlar topraklarının işgaline, kimliklerinin, yaşam haklarının ihlaline karşı silahlanıp IŞİD ile savaşıyorlar. YPJ safında direnen kadınlar bu mücadelenin kadınların kendi özgürlük mücadelesi olduğunu söylüyorlar.
Biz Türkiye kamuoyuna barışın ne kadar elzem olduğunu söylemeye ısrarla devam edeceğiz!
Kobanê halkı yalnız değildir!
Kadınlar barış için sınır nöbetinde!
Sosyalist Feminist Kolektif / 5 Ekim 2014