Suriye’den kaçan sığınmacı kadınlarla dayanışmak için Ceylanpınar’a giden kadınlar izlenimlerini bir toplantı ile paylaştılar. İşte kadınların izlenimleri…
Suriye’de 2011 Mart’ında başlayan savaştan sınırın bu tarafına kaçanların büyük çoğunluğu kadınlar, çocuklar ve yaşlılar. Savaşın daha fazla vurduğu yine kadınlar. Urfa Ceylanpınar’da sığınmacıların çoğu çadırkent/ kampta kalıyor. Akrabalarında ya da kiraladikları derme çatma; tek göz odalı, sıvasız, pencereleri naylon ya da kilim kaplı evlerde yaşamaya çalışanlar da var. İlçe kağıt gibi ortadan yırtılmış gibi. Sınırın öte yanı Serakâniye; Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı yer o kadar yakın ki sığınmacıların terke zorlandıkları evlerden “çete” elemanlarının çıktığını çıplak gözle görebiliyorsunuz. Kaçışlarının nedeni hem bu çeteci grupların evlerini talan edip kırıp dökmeleri hem de Esad rejiminin bombalamaları. Ermeni bir kıza annesinin gözleri önünde tecavüz edilmiş. Orda da kadın bedenini savaşın alanı olarak gören militarist politika her daim nöbette.
Bizler Gökkuşağı Kadın Derneği’nin çağrısıyla Barış İçin Kadın Girişimi, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Kadın Komisyonu, Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Sosyalist Feminist Kolektif, Sosyalist Kadın Meclisleri, Sınır Tanımayan Kadınlar ve DİSK Kadın Komisyonu’dan kadınlar olarak 16 Şubat’ta sığınmacıların yaşadıklarını dinlemek, görmek ve dayanışmak için Ceylanpınar’a gittik. Çadırkente girmek için izin alamadık. Ancak BDP Kadın Meclisi’nden kadınların çabasıyla savaştan kaçıp kamp yerine az önce tariflediğimiz evlerde kalan 50 kadınla buluştuk, yaşadıkları yerleri ziyaret ettik. Günü birlik ziyaret bile Türkiye’ye sığınan kadınların ve çocukların ne zor şartlar altında olduklarını görmemize yetti.
Duyduklarımız savaşta kadınların neler yaşadıklarını bir kez daha ortaya koyuyordu. Savaş Serakaniye(Resulayn) de sürerken, sınırın bu tarafında yakıcı etkileri sürüyordu. Öldürülmemek için göç etmek zorunda kalmaları, bakım emeği, yoksullukla baş etmek sığınmacı kadınların yükünü daha da ağırlaştırmış. Tek göz odalarda, 9 -10 kişi bir arada yaşıyor. Isınma ciddi bir sorun. Kiralar artmış. Ceylanpınar Belediyesi ve BDP ilk elden barınma ve yiyecek sorununu çözmeye çalışmış. Ped ve çocuk bezinin yanı sıra iaşe dağıtımı düzenli olarak yapılıyor ancak olanaklar çok sınırlı. Kızılay ise ayda bir paket veriyormuş. Hem kamplarda hem de evlerde kalanlara temel ihtiyaçların aksatılmadan ulaştırılması herkes için özellikle de çocuklar için yaşamsal önemde. Devlet kamp dışında kalanlara eğitim, yiyecek ve giyecek hizmeti yapmıyor. Sağlıkta ciddi aksamalar oluyor. Örneğin; penceresi naylonla kaplı buz gibi bir odada yaşayan bir ailenin küçük ikiz çocuklarından biri hastaneye götürülüyor, ancak geçici ikamet izin belgesi olmadığı gerekçesiyle çocukla yeterince ilgilenilmiyor. Aile çocuğu kaybediyor. Sığınmacılar çadırkent üzerinden kayıt altına alınıyor. Sağlık hizmetlerinden ancak bu şartla yararlanabiliyor. Eğitim meselesine gelince; kamp dışındaki çocuklar okula gitmiyor. Kamplarda ise okul var ama sadece Türkçe ve Arapça eğitim verildiği için Kürt çocuklar fiili olarak engellenmiş oluyor.
Mahallelerde yaşayan kadın çocuk ve yaşlıların sayısı 4500. Araplar da var ama ağırlıklı olarak Kürtler. Akrabalarının yanında kalmak daha güven veriyor onlara. Çünkü kamplarda yaşlı erkeklerin orada kalan ailelerin çaresizliği nedeniyle genç kızlara “evlenme” karşılığı para teklif ettiklerini, tuvaletlere gidip gelirken taciz edildiklerini anlatıyor kadınlar. Tek başına kalan çok kadın varmış. Bazıları tek bir gün kalmış kampta. 2 ay kampta kalan bir kadın güven içinde olmadıklarını anlattı bizlere. Özel statülü oldukları, BM mülteci statüsünden yararlanamadıkları için keyfi uygulamalara maruz kalıyorlar.
Görüştüklerimizin ortak ruh hali: tedirginlik. Zira hem Suriye de kalan yakınları için endişeliler hem de gelecekleri konusunda. Sınır kapılarından geçişlerde ise Kürtlerin Araplardan farklı ayrımcılığa uğradıklarını söylüyorlar.
Sığınmacılar ucuzunda ucuzu iş gücü olarak çalışıyor. Savaşın kadınları daha da yoksullaştırdığı açık seçik ortada. Erkeğe daha bağımlı hale geldiklerini ifade ediyorlar. Savaş hayatlarını darmadağın etmiş. Esad rejimine “yeter” diyorlar. ÖSO’nun da özgürlük getireceğine inanmıyorlar. Yakında Türkiye devleti sınıra elektrikli teller çekecekmiş. Savaş bitmezse daha fazla acı daha fazla göç yaşanmaya devam edecek.
Resulayn/Serakaniyeli kadınlar “Türkiyeli kadınlar birleşsin, yürüyüşler yapsınlar, savaş bitsin” diye çağrı yaptılar. Evlerine dönmek istiyorlar. Bizler de savaşın hemen bitirilmesini istiyoruz.
Kamp ve kamp dışında kalan kadın ve çocukların yiyecek, barınma, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçları acilen ve insani koşullarda karşılanmasını,
Devlet denetimindeki tüm kampların sığınmacılar için güvenli yerler haline getirilmesi ve sığınmacılara statü verilmesini
Kampların kadın gruplarının, insan hakları örgütleri, partiler ve DKÖ’lerin ziyaretine açılmasını ve şeffaflaştırılmasını
Yasal -yasadışı giriş ayrımı gözetilmeden koşulsuz olarak isteyen herkese ikamet ve çalışma izni verilmesini talep ediyoruz.
Savaşın acılarını bir nebze de olsa hafifletmek için Hakların Demokratik Kongresi’nin dayanışma çağrısını biz de buradan bir kez daha yinelemek istiyoruz.
Kadınların ihtiyaçları kadın pedi, kuru gıda, çocuk bezi, çocuk maması, ,battaniye ve çarşaf.
Yardımlarınızı İstanbul’daki tüm BDP İlçe bürolarına bırakabilirsiniz.
İletişim için HDK Merkez Büro: 0212 243 40 04
27.02.2013