Kadın Koca’yı Öldürünce?

hasbiskocasini-oldurenGazetelere “bu da kadın şiddeti” başlığıyla illaki “kadın fotoğraflı” haberler düştüğünde, erkekler mal bulmuş mağribi gibi “bakalım feministler/kadın örgütleri buna ne diyecekler” diye beklerler.

Azcık düşünseler, kadının erkek öldürmesiyle, erkeğin kadın öldürmesinin aynı şey olmadığını anlayabilecekken (bundan hiç şüphem yok) düşünmeden “bak işte kadınlar da şiddet uyguluyor” diye yorum yaparlar. Ezilenin başkaldırmasından hiçbir ezen hoşlanmaz. Dolayısıyla kadın kendini korumak için cinayet işlediğinde bile, ezenler sanki karikatüre yorum yapıyormuş gibi yorum yaparlar.

“ şiddet gören sadece kadınlar değil ki ” diye söze başlarlar, ardından bu memlekette kadına sanki bir çıkış yolu bırakmışlar gibi kadının toplumda konumlandırılışını görmeden, erkeğin kadına nasıl baskı uyguladığını yok sayarak zeminsiz yorumlarıyla öfke uyandırmaya devam ederler.
Öyle ki; kadının yaşama tutunma mücadelesiyle bile dalga geçerler.

*Kocasını öldüren 3 kadının haberinde de; “öteden beri erkeğin kadına şiddet uyguladığı iddia edildi” “kocasının ilk geceden beri şiddet uyguladığını söyledi”… “vb gibi cümleler okuyoruz.

Karlıova’da 32 yaşındaki Pembe Dal 4 çocuk annesiydi. Düşünelim bu kadın kaç yıldır evlidir. Esat Dal ona kaç yıldır şiddet uygulamaktadır ki nihayet şiddetinden kurtulmak, kendisini korumak yani öldürülmemek için öldürmek zorunda kalmıştır. Türkiye’de kadınlar erkek şiddetinden –nereye giderlerse gitsinler- kurtulamıyorlar. Gün be gün süren koca şiddetinin (ev içinde taciz, tecavüz, kaba dayak, aşağılama, psikolojik baskı) yönü kadının bir gün öldürüleceğini gösterirken.
Kadına yönelik erkek şiddetine seyirci kalanlar, kadın kendini korumak için herhangi bir alet/silah kullandığında kadını linç etmeye kalkıyorlar.
Türkiye’mizde konuşması bir şekilde engellenmeyen kadınların ifadelerine göre; 100 kadından 17si evlendikleri ilk gece koca’dan şiddet görüyorlar. Bu istatistiğin ancak konuşabilenleri yansıttığını, dayağı/şiddeti, saklamak zorunda bırakılanları, sineye çekenleri içermediğini biliyoruz. Kadınlara dair istatistikleri kadının konumlandırılışını akılda tutarak okumalıyız.

Zonguldak’ta ki, Hanım korkmaz 57 yaşında. Kocasını öldürüyor çünkü “anlattığına göre kaba şiddet ve cinsel şiddet uyguluyormuş. Gazete haber “erkeğin köpekle cinsel ilişkisini” manşet yapsa da esas meselenin kadının yıllarca cinsel, psikolojik ve kaba şiddet gördüğü için isyan ettiği haberdeki ifadelerinden de anlaşılmaktadır.

Sakarya’daki olayda ise, Gülfidan’ın hikâyesi “kocasını öldüren “diğer kadınların hikâyesiyle örtüşmektedir. O Kocasını öldürmeseydi, kocasının onu öldüreceğini biliyordu.

Bu haberlerin veriliş biçimlerine bakınca;
• Haber başlığının gayet cinsiyetçi olduğunu, süreç ve sonuçla alakasızlığını görüyorum.
• Kadın şiddeti diye bir şiddet türünün olmadığı, bunun bir savunma olduğu biliyorum.
• Kadının o ana kadar nelere katlandığını, nasıl bir baskı şiddet altında tutulduğunu, bedenini ve emeğine nasıl el konulduğunu, her gün erkek şiddetine maruz bırakılan kadına yaşatılan travmanın nasıl buraya getirildiğini düşünüyorum.
• Gazeteler her durumda (öldürülse de öldürse de) kadını teşhir ediyor. Katil veya tecavüzcü erkeklerin fotoğrafları niye yok diyorum. Her gün en az 3 kadını öldüren 3 erkek var, ama o erkeklerin fotoğrafı niye yok, düşünüyorum, nedir bu erkek dayanışmasının temeli? Cevabını biliyorum.

Eğer bir kadın bir erkeği tek başına öldürüyorsa o erkekten mutlaka uzun süredir şiddet görüyordur. Sabretmiştir, sineye çekmiştir, kimseye söyleyememiştir, gidecek yeri yoktur, ayrılmak istemiş engellenmiştir, senin hatan demişlerdir, taciz edilmektedir, tecavüze uğramaktadır, anlatamamaktadır, anlatsa da inanmamışlardır …. erkek şiddeti günbegün devam etmektedir. Çaresiz bırakıldığının fotoğrafı nettir, “o koca’dan kurtulamadıkça, koca’nın onu bir gün öldürüleceği ayan beyandır.

Kadınlar erkekleri cezalandırmak için öldürmezler. Veya ben kocamı döveyim de aklı başına gelsin, beni sahibi bilsin, emirlerime karşı gelmesin diye egemen bir yerden şiddet uygulamazlar.

“Kadın şiddeti “ başlıklı öteden beri süregelen sistemli ya da kriminolojik-kadınlara özgü- bir şiddet tanımı yoktur. Medyanın, özellikle de erkeklerin “kadın şiddeti” dediği aslında Gülfidan’ın, Hanım’ın, Pembe’nin kendini savunmasından başka bir şey değildir.

Yani bu bir şiddet ise kadının adıyla müsemma dır. (Ayşe kocasını öldürmüş, Fatma kocasına tokat atmış vb gibi tanımlanmalıdır)

Erkekler, itse yere düşürebileceği kadını defalarca bıçaklayarak veya bir şarjör mermi sıkarak öldürür. Erkeğin öldürmedeki amacı kadını yok etmek iken, kadınların sadece koruma/savunmak için bu yola başvurduklarını görüyoruz.

Özetle: Kadının kocasını öldürmesinin adı sistemli kadın şiddeti değil “meşruu müdafaa” dır.

Hasbiye Günaçtı

Yorumlara kapalıdır.