KESK’li 15 kadın 13 Şubat 2012 günü, yine şafak vakti yapılan bir operasyonla gözaltına alındı. Tamamı KESK ve bağlı sendikaların kadın sekreterleri, kadın eğitimcileri veya kadın komisyonu üyesi olan dokuz arkadaşımız, nöbetçi mahkemece tutuklandı. KESK Kadın Sekreteri Canan ÇALAĞAN, SES Merkez Kadın Sekreteri Bedriye YORGUN, Tüm Bel-Sen Merkez Kadın Sekreteri Güler ELVEREN, SES Ankara Şube Kadın Sekreteri Nurşat YEŞİL, Eğitim-Sen Ankara 2 No.lu Şube Kadın Sekreteri Güldane ERDOĞAN, Eğitim-Sen 1 No.lu Şube üyeleri Hatice BEYDİLLİ ve Evrim ÖZDEMİR OĞRAŞ ile SES Ankara Şube üyeleri Hülya MENDİLLİGİL ve Belkıs YURTSEVER şu an Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ndeler. Tutuklanmalarından itibaren geçen sekiz ayın ardından 4 Ekim günü görülecek davalarının ilk duruşmasına çıkmayı bekliyorlar. KESK’in ve bağlı sendikalarının kadın sekreterlerine yönelen bu saldırı, aynı zamanda kadınları yeniden üretimin görünmez kölelerine dönüştüren, sendikal siyasal alanda kadınların varlığını ve mücadelesini büyük bir tehdit olarak algılayan, kadınlara varlık mekânı olarak evi işaret eden muhafazakârlığın, eril öfke ve saldırganlığın ta kendisidir.
4 Ekim duruşmasına dikkat çekmek ve tutuklu KESK’li kadınların serbest bırakılması talebini yükseltmek için İstanbul’da da KESK’li kadınlar “Tüm kadınlara çağrımızdır, sizi anın mahkemesinde suç ortağı olmaya davet ediyoruz” diyerek 2 Ekim’de Taksim’de bir basın açıklaması yaptılar.
Ankara Kadın Platformu da 2 Ekim günü Ankara Adliyesi önünde aynı talebi yükselten bir eylem gerçekleştirdi ve şöyle dedi:
“Bu kadınları suçlayan ‘iddianameye’ baktığımızda, suçun ve suçluluğun sınırlarının ne kadar muğlaklaştığını bir kez daha görüyoruz.
Arkadaşlarımız Barış için Kadın Girişimi’nin ve Ankara Kadın Platformu’nun eylemlerine yasa dışı örgütten aldıkları talimatlar sonucu katılmakla ve bu eylemleri örgütlemekle suçlanmaktadırlar. Biz kadınların ortak karar ve iradesi ile ortaya çıkan, birlikte emek vererek organize ettiğimiz eylemlerin; bazı talimatlar sonucu yapıldığını ileri sürmek, öncelikle kadın ve barış mücadelesinin öznesi olan bizleri yok saymaktır.
Kadınların barış talep etmek için talimat almasına gerek yoktur. Bu ülkede barış istemek insan olmanın bir gereği ve sonucudur.
Şayet iddianamede belirtildiği gibi; Berçelan Yaylası’nda ‘barış nöbeti’ tutmak, Ankara ve İstanbul’da barış talepli toplantı ve atölyeler yapmak, İran’da idam edilmek istenen Zeynep Celaliyan için adalet istemek suçsa, bu suçu Ankara Kadın Platformu işlemiştir. Bu suçun faili sadece tutuklu arkadaşlarımız değil, o eylemlere katılan, barış isteyen tüm kadınlardır aynı zamanda.
Tarafız
Tanığız,
Yan yanayız,
Hepimiz suç ortağıyız…”