Kristen Biehl
Kumkapı’da ‘bayana kiralık oda’ ilanlarının pek çoğunun arkasında aslında romantik ilişki kurma fırsatı kollamaktan çekinmeyecek olan erkekler bulunuyor
İstanbul’a yalnız olarak gelen yabancı kadın göçmenler için barınma konusu önemli sorun alanları arasında yer alıyor. Daha geçtiğimiz yılın Kasım ayında yaşanan ‘kızlı-erkekli’ evlerde oturma konusunda gündeme gelen söylemlerin yansıttığı gibi, Türkiye’nin muhafazakar toplum yapısı gereği bireylerin ‘bekar’ olarak nasıl ve kimler ile yaşadığı, toplumu ilgilendiren bir sorun alanı olarak görülüyor. İstanbul’a hem tarihsel olarak hem de günümüzde devam eden iç göçler bağlamında ortaya çıkan ‘bekar odaları’ bu algının bilinen en somut örnekleri arasında yer alır (Toksoy 2005). 1990’lı yıllar itibariyle özellikle eski Sovyet Bloku ülkelerinden İstanbul’a çalışma amaçlı gelen kadın göçmenler nezdinde de buna benzer algı ve pratiklerin üretilmeye devam ettiği söylenebilir. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden İstanbul’a bekar olarak gelen erkek işçi göçmenlerin ilk adresi Eminönü yakınlarındaki Küçükpazar bölgesi ise (Toksoy 2005), yabancı kadın göçmenler için bu adres Kumkapı semtidir.
1960’lara kadar Ermeni ve Rum vatandaşların yoğun olarak yaşadığı Kumkapı, İstanbul’u son yüz yılda dönüştüren farklı göçlerin hem gidenler hem gelenler bağlamında bıraktığı izleri yoğun olarak taşır. Ve tarihi yarım adanın meskun alan olarak kalan nadir semtlerinden biri olması dolayısıyla da bu izlerin en somut göstergesi barınma biçimlerinin dönüşümünde gözlemlenir. Bugün Kumkapı Türkiye’ye çalışma ve/ya başka ülkelere geçiş amaçlı gelen çok çeşitli göçmen ve mülteci topluluklarına başka semtlere göreceli olarak ucuz, esnek ve erişilebilir, çalışma yerleri ve özel hizmetlere yakınlık bakımından da merkezi barınma imkanları sağlamakla ön plana çıkıyor. Dolayısıyla oda kiralama işi de gün geçtikçe yaygınlaşan, emlakçısından muhtarına, bakkalından terzisine, yerlisinden yabancısına, eski mahalle sakinlerinden yenisine pek çok insanı ev sahibi, kiracı, aracı veya devren kiracı gibi farklı konumlarda birleştiren bir sektör haline gelmiş bulunuyor. Bunu algılamak için mahallede duvarlara, ev ve dükkan pencerelerine asılan sayısız ‘kiralık oda’ ilanlarına bakmak yeterlidir. Bu işin toplumsal cinsiyet boyutu ise bu ilanların detayında gizli.
İlanlar genel olarak ‘bekar’, ‘aile’, ‘yabancı’ ve ‘bayan’ kelimelerinin bir arada veya ayrışık türevlerinden oluşuyor. ‘Bekar’ ve ‘aile’ vurguları şüphesiz Türkiye genelinde konut kiralama alanında yerlisi yabancısı herkesin karşısına çıkabilecek ayrımlardır. Fakat Kumkapı’da gözlemlenen ‘bayan’ vurgusu hem genel toplumsal cinsiyet normlarının hem de mekanın kendi içinde ürettiği cinsiyetçi ayrımcılıkların ve istismar mekanizmalarının fevkalade bir yansımasıdır. ‘Aile’ apartmanlarında dairesi bulunan mülk sahipleri genel olarak bekar kişilere ev/oda vermeyi tercih etmezler, ki burada bekarlıktan kasıt medeni durum değil, o kişinin o anda yalnız olarak yaşayıp yaşamayacağı ile ilgidir. Çünkü Kumkapı’da yerliler nezdinde bekar olarak yaşamak demek, bir yandan gerekliliğe, diğer yandan ise bir yaşam biçimi tercihine işaret etmektedir. Türkiye yaygın olarak bilindiği üzere özellikle eski Sovyet Bloku ülkelerinden gelen kadın göçmenlere ev ve bakım hizmetlerinde, tekstil atölyelerinde, konfeksiyon mağazalarında, turizm ve eğlence sektöründe kazançlı iş imkanları sağlamakta. Dolayısıyla binlerce kadın ailelerini geride bırakıp, eş ve çocuklarını geçindirmek ya da onlara daha iyi bir gelecek sunmak için Türkiye’ye geliyorlar. Kumkapı’da ‘bayana oda’ kiralayanlar da şüphesiz bu gereklilikten doğan ihtiyaca karşılık veriyorlar. Ve aslında pek çok mülk sahibi için bekar bir erkeğe ev/oda kiralamaktansa ‘bayana’ kiralamak daha kabul edilebilir görülüyor çünkü hem ailenin namusuna bir tehdit oluşturmuyorlar hem de kadın olarak mala daha iyi bakacakları ve evden çıkmaları talep edildiği taktirde ses çıkarmayacakları düşünülüyor. Kiralık ilanlarında görülen ‘bekar’ ve ‘bayan’ ayrımlarının altında yatan sebeplerden biri de budur.
Ama diğer taraftan bu ayrımın gizlediği, özellikle Kumkapı ve komşu semtlerinde göçle gelen sosyo-ekonomik dönüşümler çerçevesinde anlamlı hale gelen başka çıkarlar da bulunuyor. 1990’lı yıllar itibariyle Türkiye’ye eski Sovyet Bloku ülkelerinden gelen göçmen kadınların yerli erkekler ile flört etme konusunda rahat ve açık olduklarına dair Türkiye’de yer edinmiş yaygın kanı, Kumkapı’da barınma sektörüne de işlemiş durumda. Diğer bir deyişle ‘bayana kiralık oda’ ilanlarının pek çoğunun arkasında aslında romantik ilişki kurmayı amaçlayan ve/ya bu fırsatı kollamaktan çekinmeyecek olan erkekler bulunuyor. Göçmen kadınlar Aksaray ve Laleli gibi civar bölgelerde zaten fuhuş ve bu tür ilişkilenmelerin yoğun olması dolayısıyla sokaklarda sıkça tacize uğruyorlar. Kumkapı’da ise bu taciz durumu onları evlerinin içlerine kadar takip ediyor… Ev sahiplerinden veya birlikte evi paylaştıkları komşuları tarafından kira istememe teklifleri veya evden çıkarma tehditleri ile sürekli taciz edilen göçmen kadınlar, hatta bazen en aşırı durumlarda fuhuş çetelerine teslim edilebiliyorlar. Bazı erkekler ise, pek çoğu aslında zaten resmen evli olan, evlenme vaadinde bulunuyorlar. Ancak bu evlilikler ağırlıklı olarak dini nikahtan ibaret oluyor. Dolayısıyla Kumkapı pek çok yerli erkeğin gözünde hem bu tür ilişkileri kollayabilecekleri hem de toplumsal baskı görmeden ikinci eşlerini, metreslerini, sevgililerini barındırılabilecekleri bir yer olarak görülüyor. Şüphesiz bu tür ilişkilere sıcak bakan kadınların sayısı da çok olabilir. Bir kısmı maddi nedenlerden dolayı bu teklifleri kabul ederken bir kısmı ise gerçekten sevgi bağı ile bağlanabiliyor ya da bazen bu iki gerekçe de birbirine bağlı olabiliyor (Bloch 2011; Yukseker 2004). Fakat sebepleri ne olursa olsun, Türkiye’ye artarak yönelen göç(lerin) kadınlık ve iktidar ilişkilerini barınma gibi en temel insan ihtiyacı olan bir alanda yeniden ve çok derinden şekillendirmekte olduğu aşikardır.
Kaynakça:
Bloch, A. (2011) ‘Intimate Circuits: modernity, migration and marriage among post-Soviet women in Turkey’, Global Networks, vol. 11, no. 4, pp. 502-521
Toksoy, G. (2005) ‘Fotoğrafta Sosyolojik Göz: İstanbul’da Bekar Odaları’. Aylin Dikmen Özarslan (ed.) Sanat ve Sosyoloji. İstanbul: Bağlam Yayınları
Yükseker, D. (2004) ‘Trust and Gender in a Transnational Market: The Public Culture of Laleli, İstanbul’, Public Culture, vol. 16 (1), 47-65.
* Bu yazı Feminist Politika’nın 22. sayısında “Göçmenliğin kadın hali” dosyası içinde yayımlanmıştır.