Siz öldürülmüş kadınları teşhir ettikçe biz daha çok öldürülüyoruz!/İstanbul Feminist Kolektif

Şefika Etik, her gün öldürülen 3-5 kadından biri.  Manisa’da yaşıyordu. 19 yıllık evli ve 2 çocuğu vardı. Şiddet görüyordu. 20 Eylül’de şiddet gördüğü için polise başvurdu ve sığınmaevine  yerleştirildi.

Katili olacak kocası İbrahim Etik; nasıl olduysa gizli olması gereken sığınmaevi kapısına dayandı. Elinde çiçekler vardı.  Şefika 7 Ekim’de eve dönmek zorunda kaldı.  Eve döndükten 2 saat sonra, duştayken sırtından bıçaklanarak kocası tarafından katledildi.
Yine geliyorum diyen bir kadın cinayeti.  Daha önce öldürülen kadınların çoğu gibi Şefika’nın ölümünü de karakola başvurması, sığınma evinde kalıyor olması engellemedi.

Burada sorumuz çok…
Nasıl oluyor da şiddet uygulayan erkek Sığınmaevi’nin yerini bilebiliyor ?
Nasıl oluyor da Sığınmaevi’nden çıktıktan 2 saat sonra canından olan  Şefika’nın   ölümünün sorumluluğu  ‘kendi isteğiyle gitti’ cümlesiyle devletin/ kadından sorumlu bakanlığın üstünden atılabiliyor?
Nasıl oluyor da her gün 3-5 kadının öldürüldüğü  bilindiği halde kadınların sığınmaevinden şiddet ve ölüm yuvası evlerine geri dönmesi engellenmiyor?

Bütün bunlar üzerine düşünürken Habertürk gazetesinin Şefika’nın çıplak ölü bedenini manşete taşıması hepimizin kanını dondurdu. Bu  manşet dolayısıyla yaşadığımız acı, duyduğumuz öfke kolay kolay silinmez..

Bu manşete tepki ve eleştiri çok oldu. Bakan Fatma Şahin de bu manşeti kendi sorumluluğundan hiç söz etmeden eleştirdi.  Oysa Şefika’nın ölümünden , sığınma evlerinin kosullarını iyileştirmeyen SHCEK’ler; SHCEK’lere  “kadınları kocalarıyla barıstırın “talimati veren Fatma Şahin sorumlu değil mi?

Habertürk ve Habertürk Genel Yayın Yönetmeni  Fatih Altaylı’nın kadın düşmanlığı  konusunda sicili kabarık.
Basın ve kamuoyu hatırlayacaktır, bir yıl önce   (23 ekim 2010) Habertürk , tecavüzü meşrulaştıran bir program yapmış; kadın cinayetlerine karşı isyandayız” kampanyası dahilinde  bunu  protesto etmiştik.

İşte  bugün yine Habertürk’ün  iki gün önce  hem pornografi hem de şiddet  içeren manşetine ve Fatih Altaylı’nın dün yayınlanan bize ” pes üzerine pes “ dedirten yazısına karşı buradayız.
Altaylı’nın  bu manşet/ fotoğrafla ” kadın cinayetlerinin görünür olmasını amaçladığına“  inanmamızı beklemeyin.  “Kadına yönelik erkek şiddetini teşhir ettim” derken,  kurumları ve erkekleri, yani suçluları azad ettiğini fark etmiyor. Kadına şiddeti pornografikleştirdiğini görmezden geliyor.

Kadın düşmanlığından  prim yapmayı ummak, katil erkekleri cesaretlendiren yayınlar yapmak gazetecilik olabilir mi?
Fatih Altaylı’ya  ve onun gibilere  “özür dile, istifa et ve ortalıktan yok ol!” diyoruz!

Yıllardır söylüyoruz, Medya kadına yönelik erkek şiddetini meşrulaştıran dilden vazgeçsin,  Kadın katillerini güçlendirecek haberler yapmasın.

Cinsiyetçi medya istemiyoruz!

“Kadın Cinayetlerine Karşı İsyandayız” Platformu
İstanbul Feminist Kolektif / 9.10.2011

Yorumlara kapalıdır.