“Boşanmak yok, Doğum kontrolü ihanet…”miş!
Bugün burada dağıttımız, bu elinizde bulundurduğunuz prezervatif “ihanet” değil. Ayıp da değil. Günah da değil.
Bu prezervatif eczanelerde bulunur, süpermarketlerde genelde kasaların önündeki raflarda bulunur. Ama aynı zamanda devlet tarafından ücretsiz dağıtılır. Yalnızca bu mu? Kadınlara spiral ve doğum kontrol hapına da ücretsiz ulaşılır, hakkında bilgi verilir.
Yani “ihanet” diyenlere inanmayın (cumhurbaşkanı olsalar bile) yanlış biliyorlar. Doğrusunu biz kadınlar biliyoruz; çok iyi biliyoruz hem de. Çünkü bu bizim bedenlerimizle, bizim hayatımızla ilgili.
Herkesin ücretsiz bir şekilde doğum kontrol yöntemlerine ve bunlarla ilgili bilgiye erişebilmesi gerektiğini biliyoruz mesela. Buna hakkımız olduğunu biliyoruz.
Bakamayacağımız veya istemediğimiz çocukları doğurmanın bizim için de, çocuklar için de iyi olmadığını biliyoruz.
Bu yüzden ne zaman, nasıl, kaç tane çocuk doğuracağımıza, hatta doğurup doğurmayacağımıza karar verebilmek için çeşit çeşit doğum kontrol yöntemlerini bin yıllardır biliyoruz, geliştiriyoruz, kullanıyoruz. Doğum kontrolün ve kürtajın hepimiz için erişilebilir, ücretsiz ve güvenli olması gerektiğini deneyimleyerek öğrenen biz kadınlar bu talebimizden, bu hakkımızdan asla vazgeçmiyoruz.
Hayatımız Bizim!
Hayatımızı kurmak için evlenmek zorunda olmadığımızı da biliyoruz. Baskı veya şiddet içinde yaşamaktansa boşanabileceğimizi, boşanırken haklarımızı alabileceğimizi biliyoruz. Boşanma Komisyonu önerileriyle bunu değiştirmeye çalışıyor. Ama daha iyi, daha eşit, daha adil bir yaşam için mücadele ederken elimizdekileri yitirmeye hiç mi hiç niyetimiz yok!
Kimi zaman şiddet göre göre evli kaldığımız, boşanmak isteyince ölümle tehdit edildiğimiz, hatta öldürüldüğümüz bu ülkede, bizi boşanmaktan vazgeçmeye ikna edecek aile danışmanına mı ihtiyacımız var?! Yoksa daha fazla, daha erişilebilir, daha iyi koşullarda sığınaklara mı? Kadınların cevabı: B!
Boşanma komisyonu raporuna göre bizden beklenen hayat: Kendimiz çocuk dahi olsak evlenelim. Evliliğimiz “başarılı ve sorunsuz” olursa “kocamız” suç bile işlemiş sayılmayacak hem de. Sonra en az 3, mümkünse 5 çocuk yapalım. Şiddet de görsek boşanmayı düşünmeyelim. Zaten “küçük çocuğun var, yuvanı dağıtma, çocuk için dayan” diyen akraba, konu komşudan bol ne var? Biz boşanmak yerine bir tane daha çocuk doğuralım, böylece hep dayanmamız, hiç ayrılmamamız gereksin. Ayrıca olur da bir şekilde boşanırsak (ve hayatta kalırsak) nafaka kısıtlansın, çünkü hem erkeklere haksızlık, hem de bizi işe girmekten vazgeçiriyor. Kendi ayaklarımız üzerinde durmamız için nafaka olmaması şart. Zaten biz o doğurmak zorunda olduğumuz 5 çocuğu büyütürken nasıl oldu da işe girmek için gerekli eğitimi, becerileri, imkanı edinemediysek… Hep kabahatliyiz, hep kusurluyuz. Öyle mi?
Değil. Biz başka bir hayatın mümkün olması için yıllardır mücadele ediyoruz. Hayatlarımıza farklı şekillerde her gün, her an sahip çıkıyoruz. Ve şimdi bize nasıl yaşamamız gerektiğini dikte edenlere, erkeklere, devlete, iktidara, cumhurbaşkanına bir çift sözümüz var: Bu hayat SİZİN değil, BİZİM! Sizin çerçevesini çizdiğiniz o hayatta bize, biz kadınlara yer yok, nefes yok. Biz hayatlarımızdan da, kendimizden de vazgeçmeyi reddediyoruz!
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu eylemi, 4 Haziran 2016/İstiklal Caddesi